Atakent'te yerleştikten sonra bisiklet arayışına başladım. Düzayak bir mahalle. İnişli yokuşlu yollar yok. Olimpia Kent'in yakınındaki marketin önünde bir bisikletçi ve kulübesi vardı. Geçen haftalarda önce ustayı yakalamaya çalıştım. Bulduktan sonra ikinci el bisiklet sordum. Bana amortisörlü 24 cant çocuk bisikleti gösterdi. 26 cant amortisörsüz MTB (dağ bisikleti) aradığımı söyledim. Arada uğra dedi. Bir kaç defa uğradım. Eline gelmedi. Sonra kulübe ortadan kayboldu. Daha önce kulübenin olduğu yere arabalar park etmeye başladı.
Bana önceden okuduğum bir romanı hatırlattı. New York'ta bir sokakta bir apartman yapılıyor. Daireler çok kaliteli ve kiralar çok hesaplı. Bütün daireler hemen tutuluyor. Bir sabah bakıyorlar apartman yerinde yok. Meğer kaliteli daireleri ucuza kiralayanlar uzaylıların hazırladığı apartman şeklinde uzay gemisiyle gece uzaya gitmişler ve uzaylıların dünyadan getirdiği numuneler olmuşlar.
Ankara'da bisiklete biniyordum. Burada da nasıl edinirim diye soruşturdum. İkinci el bisiklet arıyorum. Neden ikinci el? Çünkü yeni bisikletler çalınmaya daha uygun. Koruması daha zor. Bir de eski bisikletlerde malzeme kalitesi çok daha iyi. Sevgili kuzenim "Git, Şişhane'den al, orada çok sayıda bisikletçi vardır" demişti. Bugün Ofiste de konuştuk. Onaylayanlar oldu. Ofis çıkışı Karaköy'e gittim. Oradan yürüyerek Şişhane'ye çıktım. Bir süre önce Havaş otobüsleri Atatürk Havalimanından Şişhaneye gelirlerdi. Oradan biliyorum.
Şişhaneye varınca soruşturdum. Çok değişik yanıtlar aldım. Biri Galata Kulesini göstererek "kuleyi geç, arkasından sola dön. Orada bir bisikletçi vardı galiba" dedi. Bir başkası "Ben otuz senedir buradayım, bisikletçi, misikletçi bulunmaz buralarda." Ne yapacağız? Biri yolu ve Haliç Köprüsünü işaret ederek "Doğru git, surları geçince Haşim İşcan Geçitinin altında sağlı, sollu bisikletçiler vardır." dedi. "İyi de orası Aksaray değil mi?" dedim. Adam "Yok" dedi "orası Saraçhane"
Ah beni Şaraçhane diye Şişhane'ye yönlendiren sevgili kuzenim ve ofiste onaylayan sevgili meslektaşlarım. Kendimi tam taşralı gibi hissettim. Neyse bu kadar uğraştım. Oraya da gideceğim. Gidince bisikletçileri gördüm. Aynı Çankırı Caddesi, Yıba Çarşısı. Elinde ikinci el bisiklet olabileceği için ustaları ve tamircileri sordum. Biri yolun diğer tarafını gösterdi. Ben hemen pes etmedim. Mutlaka burada vardır diye başkasına sordum. Bir usta gösterdiler. İstediğim bisikleti anlattım. Adam bana baktı "Elimde yok" dedi ve başından savdı.
Bir de yolun diğer tarafına bakayım dedim. Orada ilk sorduğum kişi de karşıyı gösterdi. Ben yine başkasına sordum. Şurada Hüseyin Usta var dediler. Bir de ona anlattım. "Bak kardeşim" dedi. "Burada kimse ikinci el bisiklet satmaz, çok hırsızlık oluyor. Kimse çalıntı olabilecek bisikletleri satmaz. Mahalle arasındaki bisikletçiler ikinci el bisiklet satarlar."
Bu kadar adama sordum. Hiçbiri bu kadar kısa ve net açıklamadı. Başımı önüme eğip oradan ayrıldım. Yine en başa döndüğüme mi yanayım, yarım günümün boşa geçtiğine mi yanayım. En az bir hafta bisiklet lafı duymak istemiyorum.
Bana önceden okuduğum bir romanı hatırlattı. New York'ta bir sokakta bir apartman yapılıyor. Daireler çok kaliteli ve kiralar çok hesaplı. Bütün daireler hemen tutuluyor. Bir sabah bakıyorlar apartman yerinde yok. Meğer kaliteli daireleri ucuza kiralayanlar uzaylıların hazırladığı apartman şeklinde uzay gemisiyle gece uzaya gitmişler ve uzaylıların dünyadan getirdiği numuneler olmuşlar.
Ankara'da bisiklete biniyordum. Burada da nasıl edinirim diye soruşturdum. İkinci el bisiklet arıyorum. Neden ikinci el? Çünkü yeni bisikletler çalınmaya daha uygun. Koruması daha zor. Bir de eski bisikletlerde malzeme kalitesi çok daha iyi. Sevgili kuzenim "Git, Şişhane'den al, orada çok sayıda bisikletçi vardır" demişti. Bugün Ofiste de konuştuk. Onaylayanlar oldu. Ofis çıkışı Karaköy'e gittim. Oradan yürüyerek Şişhane'ye çıktım. Bir süre önce Havaş otobüsleri Atatürk Havalimanından Şişhaneye gelirlerdi. Oradan biliyorum.
Şişhaneye varınca soruşturdum. Çok değişik yanıtlar aldım. Biri Galata Kulesini göstererek "kuleyi geç, arkasından sola dön. Orada bir bisikletçi vardı galiba" dedi. Bir başkası "Ben otuz senedir buradayım, bisikletçi, misikletçi bulunmaz buralarda." Ne yapacağız? Biri yolu ve Haliç Köprüsünü işaret ederek "Doğru git, surları geçince Haşim İşcan Geçitinin altında sağlı, sollu bisikletçiler vardır." dedi. "İyi de orası Aksaray değil mi?" dedim. Adam "Yok" dedi "orası Saraçhane"
Ah beni Şaraçhane diye Şişhane'ye yönlendiren sevgili kuzenim ve ofiste onaylayan sevgili meslektaşlarım. Kendimi tam taşralı gibi hissettim. Neyse bu kadar uğraştım. Oraya da gideceğim. Gidince bisikletçileri gördüm. Aynı Çankırı Caddesi, Yıba Çarşısı. Elinde ikinci el bisiklet olabileceği için ustaları ve tamircileri sordum. Biri yolun diğer tarafını gösterdi. Ben hemen pes etmedim. Mutlaka burada vardır diye başkasına sordum. Bir usta gösterdiler. İstediğim bisikleti anlattım. Adam bana baktı "Elimde yok" dedi ve başından savdı.
Bir de yolun diğer tarafına bakayım dedim. Orada ilk sorduğum kişi de karşıyı gösterdi. Ben yine başkasına sordum. Şurada Hüseyin Usta var dediler. Bir de ona anlattım. "Bak kardeşim" dedi. "Burada kimse ikinci el bisiklet satmaz, çok hırsızlık oluyor. Kimse çalıntı olabilecek bisikletleri satmaz. Mahalle arasındaki bisikletçiler ikinci el bisiklet satarlar."
Bu kadar adama sordum. Hiçbiri bu kadar kısa ve net açıklamadı. Başımı önüme eğip oradan ayrıldım. Yine en başa döndüğüme mi yanayım, yarım günümün boşa geçtiğine mi yanayım. En az bir hafta bisiklet lafı duymak istemiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder