2010 yılı Aralık ayında yayınlanmış olan bu filmi daha önce duymadığıma inanmıyorum. Geçenlerde gönderilen bir bağlantı ile haberim oldu.
İspanya - Fransa ortak yapımı bu film belgesel tadında bir yapım. IMDB puanı 7.7 gibi oldukça yüksek (Belgeselin IMDB sayfası). İnternetten İngilizce seslendirmeli (Belgeselin Youtube sayfası) veya Türkçe alt yazılı (Türkçe altyazı ile izleme sayfası) olarak izleyebilirsiniz.
Türkçe altyazı bir Huni Projesi (Huni Projesi Sayfası). Toplumsal ve çevre duyarlılıkları etkinliklerine yansıyor. Twitterda takip etmeye başladım (twitter.com/projehuni)
Filme dönersek tüketime ve kasıtlı eskitmeye dayalı batılı ekonomik sistemin gezegenimizi nasıl çöplüğe çevirdiğini anlatıyor.
Ampuller ilk yapıldığında uzun süreli çalıştığı reklamı yapılırmış. ABD'de 1972 yılında bir itfaiye merkezinde varlığı keşfedilen ampul 1902 den beri yanıyormuş. 1895 yılında üretildiği anlaşılan ampulun 2001 yılında yüzüncü yaşını, 2011 yılında 110. yaşını kutlamışlar. Yaratıcılığın sembolü olan ampul ilk planlı eskitmenin konusu olmuş. 1920'lerde yapılan ampuller 2.500 saat çalışırmış. Aralarında Philips ve Osram'ın bulunduğu çok uluslu şirketler bir araya gelerek ampulün ömrünü kısaltarak talebi ve satışları artırmaya karar vermişler. Phoebus Karteli denen bu oluşum kartelin dünyadaki ilk örneği. "1.000 saat komitesi" kuruyor ve kademeli olarak ampullerin ömrünü kısaltarak 1940 yılında hedefledikleri 1.000 saate düşürüyorlar. 100.000 saat ve daha uzun ömürlü ampul patentlerini de toplayarak piyasaya çıkmasını engelliyorlar.
1929 yılında Bernard London adlı biri planlı eskitmenin büyük bunalımdan çıkmak için bir çare olduğunu ve yasal zorunluluk yapılmasını öneriyor ama bu yasal çerçeve gerçekleşmiyor. İkinci dünya savaşı sonrası bu işi Brooks Stevens yapıyor ve yaygınlaşmaya başlıyor. Arthur Miller, ünlü Satıcının Ölümü piyesinde konu ile ilgili diyaloglara yer veriyor.
Üniversitelerin tasarım bölümlerinde ürün yaşam öğretiliyor. tasarımcı adaylarına üreticinin tasarım stratejisine uygun tasarım gerçekleştirmeleri telkin ediliyor.
Du pont naylon çorabı icat ettikten sonra sağlamlığı ve uzun ömrü nedeniyle satışların artmadığını görünce tasarımı değiştiriyorlar ve çabucak kaçan çoraplar üretmeye başlıyorlar.
Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa ülkelerinde ise böyle bir yaklaşım yok. Beyaz eşyalar en az 25 yıl çalışacak şekilde tasarlanıyor. Bir çok Doğu Avrupa buzdolabı örnekleri hala çalışıyor hem de orijinal ampulleriyle. 1981 yılında Doğu Avrupa şirketleri uzun ömürlü ampuller üreterek Batı Avrupa elektrik fuarlarına getiriyorlar. Ürünler Batı Avrupalı şirketler tarafından hemen reddediliyor. Şimdi yalnızca müzelerde görülebiliyor.
Ipodlar 2003 yılında pilleri kısa ömürlü ve değişmeyecek şekilde tasarlanıyor. Bazı kullanıcılar Ipod reklamlarının üzerine "IPod'un pilleri değişmiyor" diye yazıyorlar. Sonra internette web siteleri açıyorlar. Konuyu duyan bir avukat Apple aleyhine dava açıyor. Onbinlerce kişi mahkemeye veriyor. Davayı kazanıyorlar. Apple pil değiştirme programı başlatıyor.
Modern yazıcılara bir sayaç çipi koyarak belli bir süre geçtikten sonra arıza oluşmuş gibi mesaj verilmesini sağlıyorlar. Yazıcı kendini kapatarak çalışmayı kesiyor. İnternette bu sayaçları sıfırlayan ücretsiz yazılımlar bile var. Programı bir kere çalıştırdıktan sonra yazıcı fabrikadan yeni çıkmış gibi çalışmayı sürdürüyor.
E-atıkları Gana'ya ikinci el ürünler adıyla ihraç ediyorlar. Orada çocuklar hurda cihazları yakıyorlar. Plastikler yanıyor, metalleri ayrıştırıyorlar. Ülke bir çöplüğe dönüşüyor. Duyarlı insanlar etiketlerden şirketlerin bilgilerini alıyorlar. Veri tabanları oluşturarak şirketleri mahkemeye veriyorlar.
Tüm bunları öğrenince duyarlı kişi ve kuruluşlar uzun ömürlü ampuller için bireysel tasarımlar ve üretimler başlatılıyor. Konu ile ilgili "De-growth" (büyümeme) çerçevesi tartışılıyor.
Hazır besinlerin sağlık üzerindeki olumsuz etkilerini anlatan Şişir Beni (Super Size Me), hayvansal besin üretiminin nasıl yapıldığını anlatan Gıda A.Ş. (Food Inc), Endüstriyel üretim süreçleriyle Dünyanın nasıl çöplüğe çevrildiğini anlatan Şeylerin Hikayesi (Story of Stuff) gibi belgeseller arasında kendine özgün bir yer oluşturmuş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder