24 Haziran 2013 Pazartesi

Haziran Geldi - Yaza Merhaba

Çiğdemim - Komşuluk Günü
Pazar günü Ankara'dan istemeye istemeye ayrıldım. Mahalledeki komşuluk günü çalışmalarına daha fazla katkıda bulunmak ve daha çok katılmak isterdim. Etkinlik çok güzeldi. Gözlememi yerken stantları gezdim. Ama ikinci el satış stantlarını gezerken bir yaşıma daha girdim. Diş fırçaları, ikinci el satış stantında yer almasa çok daha iyi olurdu :)

Vişnelikteki Bahar Şenliğine uğrayamadım bile. Mahalleden ayrılıp yola çıktıktan sonra gişelerde HGS almak üzere durdum. "Şu anda sistem yok, buradan doğru geç, 17 km ilerideki mola yerinden alırsın." dediler. "Tamam" dedim ve yola devam ettim.

Sonraki mola yerine girdim. Arabaların uzağına bir yere durdum. Malımı biliyorum. Arabayı bir gün önce yıkatmıştım. Hortumcu adamın su tutup tertemiz arabada lekeli görüntüye yol açmamasını istiyorum. Orada da sistem çalışmıyordu. Söylene söylene dışarı çıkarken arabayı görünce şok oldum. Aklıma gelen başıma gelmiş. Adam arabaya su tutmuş. Bozuk para verirken "Hemşerim" dedim "tertemiz arabaya su tutmuşsun, daha dün akşam yıkatmıştım." O hiç konuya değinmedi, parayı alınca "Başım gözüm üstüne" dedi o kadar.

 Bütün mola yerlerine kontör kartı gibi HGS satış yerleri koymuşlar. Ama internet çalışmayınca bir sonrakini deneyeceğim, ne yapayım. Gerede'nin sinekleri cama yapışmaya başladı. Sileceklerle temizliyorum. Söylene söylene bir sonraki mola yerine girdim. Ortalıkta araba yıkayan biri yoktu. "Neyse" dedim "bu sefer su tutacak biri yok." Kasada internet vardı. Sürücü belgesi ve ruhsattan bilgileri yazdı, bir HGS stikerini arabamla eşleştirip bana verdi. Dekonttaki bilgileri okuyarak dışarı çıkarken yine arabayı gördüm. Sileceği kalkmış. Kaşla göz arasında gelip su tutmuş. Ona bozuk para verirken bu sefer hiçbir şey demedim.

Yola devam ederken susadım, meşrubat alayım dedim. Yolda içeceğim. Berceste'yi gördüm ve girdim. Arabayı da otobüslerin arkasına bıraktım. Adam görene kadar içecek alır çıkarım. Koştur, koştur aldım, çıktım. O da ne. Silecekler yine havada. Adama bahşiş verirken "Kardeşim, araba dünden beri sürekli yıkanıyor" dedim "bu gidişle paslanacak". Çocuk "Abi" dedi "yıkanmayacaksa sileceği kaldırsan da olurdu"

Meşrubatı yolda içtim. İsmail'in Yeri'ne yaklaşınca acıktığımı hissettim. Bir sucuklu yumurta yiyeyim diye düşündüm. Bu sefer araba yıkayan adamın direk yanına gittim. "Kardeşim bu araba dünden beri yıkanıyor, aman yıkama" dedim. Bahşişi de peşin verdim. Rahat bir şekilde sucuklu yumurtamı ekmek banarak yedim, dibini de ekmeğin içiyle sıyırdım.

Artık İstanbul'a yaklaşmıştım. İçeceklerden sonra bir ihtiyaç molası zamanı gelmişti. Parkshop'a girdim. Araba aklıma geldi. Yıkatmayıp parayı peşin versem, zaten şimdiye kadar verdiğim paralar oto-kuaför parası kadar oldu. Birden kafamda şimşek çaktı. TIR parkına gittim. Arabayı oraya park ettim, tuvalete gittim ve arabam yeniden yıkanacak mı endişesi olmadan gönül rahatlığıyla Bol-Çi çikolatası aldım.

İstanbul'a girdikten sonra hemen eve gitmedim. Kayıt olmak için birinci etaptaki Halkalı Yüzme Havuzuna gittim. Kan ve idrar testi koşulu varmış. Hepatit başta olmak üzere bulaşıcı hastalıkların olmaması gerekiyormuş. Örnekleri verdim. Sonuçları Salı günü verecekler. Pozitif (aslında negatif) çıkarsa havuza kayıt olacağım.

Havuzdan çıkınca taksi durağına gittim. Mahallede bisikletçi olup olmadığını sordum. Ankara'da bisikleti arabaya yükleyememiştik. Burada bisiklet almam şart oldu. Daha önce gittiğim bisikletçiyi tarif ettiler. Onda ikinci el bisiklet olmadığını söyledim. Başak Şehir yolunda başka bir bisikletçi tarif ettiler. Arabayı bıraktıktan sonra oraya gittim. Sabri Usta'dan Ferrari kırmızısı 26 cant ikinci el bir bisiklet için 80 Liraya anlaştım. O fren, vites ve akortları ayarlayacak Pazartesi günü alacağım.

Geçen yıl Yüzüncü Yıl'daki bisikletçiden benzeri bir bisikleti 85 Liraya almıştım. Lastikleri de kabak olduğu için değiştirmiştim. İlave maliyet getirmişti. Bir yıl sonra İstanbul'dan 5 Lira daha ucuza aldım. Lastik masrafı da yapmadım. İstanbul'da olanakların daha geniş olduğuna iyi bir örnek.

Karadenizliyum, ama tedavi olayrum
Pazartesi günü iş çıkışı şortumu giyip Sabri Usta'ya gittim. Biraz muhabbet ettik. Duvardaki bir karikatür ilgimi çekti. Burnundan belli Temel, burnunda sargı var, baloncukta "Karadenizliyum, ama tedavi olayrum" yazılı. Sabri Usta kışın PC toplayıp satıyormuş. Seleyi biraz kaldırttım. Birinci viteste zincir vitese sürtüyordu, ayarlattım. Mahallede iki tur attıktan sonra bisikleti sitedeki bisiklet park yerine bıraktım.

Havuz mu? Salı günü kan ve idrar testleri sonuçlarını aldım. Pozitif (aslında negatif) çıktı ve kayıt yaptırdım. Salı, Perşembe, Cumartesi ve Pazar selamlıklarına gideceğim. İran günlerinden sonra ilk kez erkekler havuzunda yüzmeye başladım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder