Geçen yıllarda Tüyap
fuarlarına giderdim. Servus'ta çalışırken düzenli olarak
Savunma Sanayi Fuarı'na giderdim. Pazar günü gideyim dedim.
Programa baktım. Yılın sonu geliyor pek fazla fuar kalmadı,
sonraki hafta COMVEX Commercial Vehicles, Buses and Components Expo
fuarı var, janjanlı adına aldanma, hiç gidilmez.. Bildiğin
minibüsçüler ve kamyoncular.. Gideyim bari dedim.
Otoparka 14 TL, girişe
7 TL, soğuk içeceğe 5 TL verdikten sonra girişteki dev pankartın
gerekçesini anladım: "Tüyap, ülkemiz ekonomisine hizmet
sunmaktan gurur duyuyor." Konunun ekonomi boyutunun kültür
boyutunun çok ötesine geçtiğini değerlendirmiş olacaklar ki
fuarın bir parçası olarak "Türkiye'de bir kültür
endüstrisi var mı?" etkinliği bile düzenlemişler. Adını
da koymuşlar. Kültür Endüstrisi.. Etkinliği Türkiye Yayıncılar
Birliği ile birlikte düzenleyen KEGP (Kültür Endüstrilerini Geliştirme Platformu) kurucuları içinde tanıdık isimler
var. Web sayfalarında Unesco desteği de görülüyor.
Elimde O'henry'nin bir
öykü kitabı var. Sırada da birkaç kitap daha var. Hesapta hiç
kitap almayacağım. Bakıp çıkacağım. Çok sayıda kitabı
okuyamadan bağışladığım gerçeğiyle yüzleştim ve artık
elimdekileri okumadan yeni kitap almıyorum.
Birinci salona girince
Türk Tarih Kurumu standı karşıladı: "Fiyatlar etiketin
yarısıdır." Daha sonra Türk Dil Kurumu standında da
göreceğim bu pazarlama sloganı bu kurumların da özelleştirilmiş
olabileceğini çağrıştırdı. Fiyat odaklı mesajlar veren bir
diğer kurum da Başbakanlık Atatürk Yüksek Kurumu Başkanlığına
bağlı Atatürk Kültür merkezi Başkanlığı standıydı:
"Kitapların üzerindeki fiyatlar indirimli fiyatlardır".
Kaldırım Yayınları
standında "Bana Felsefe Yapma" kitabının alt başlığı
"Felsefe yapmadan yazılan ilk felsefe kitabı" gibi bir
şeydi. Gülümseyerek diğer standa yürüdüm.
Sesle Kitap standında
durdum ve inceledim. Bazı kitaplar audio CD formatında, hacimli
kitaplar MP3 formatında. "Görme engelliler mi alıyor?"
diye sordum. "Yok" dedi görevli, "bunlar kitap
okumaya vakti olmayanlar için, görme engelliler için ücretsiz
hizmetler var, onlara tiyatrocular okuyor." "Biz de
geçmişte onlar için okuma ve kayıt ortamı hazırlığı
yapmıştık" dedim. Hele sesli çocuk kitaplarını çok
garipsedim. Çocuğuna kitabı sen okumazsan CD'den dinlemez, gider
televizyon izler. Ben de çocuk yetiştirdim. Üstelik benim
çocuklarım "Babaaaa.." diye ağlarlardı, "Anneeee.."
diye değil.
Bir standda Samet
Behrengi masal kitaplarını gördüm. Yeğenlerimin yaşları henüz
küçük olduğu için almadım. Adalet, doğruluk, eşitlik ve
sorgulamayı öğütleyen masallar, okurken ana - babaları da alır
götürür. İz Yayıncılık standında gördüğüm Kelile ve Dimne
de çocukken okuduğum fabl tarzında öykülerden oluşan bir
kitap. Beydeba, La Fontaine'den 1500 yıl önce "hukukun en
kötüsü suçsuzu korkutandır", "alçaklığın ölçütü
zavallıları ezmektir" gibi lafları çakallara söyletmiş.
Doğrudan söyleyememiş, onun da başında dönemin zalim Hint Şahı
varmış. Çocuklar için diğer bir seçenek te Yapı Kredi
Yayınlarının Doğan Kardeş Seçme Şiirler ve Seçme Öyküler
dizileri Belli başlı yerli şair ve yazarların yapıtlarını
yayınlamışlar.
Avedis Aktenoğlu,
"hayata ve aşka dair en güzel sözleri" "Best of
Bağımlılık Yapan Sözler" diye bir kitapta derlemiş.
Günümüzde her sözün söylendiğini, twitlendiğini ve
SMSlendiğini düşünüyorsanız bir de bunu deneyin.
100 temel eser
yayıncısı iş değişikliğine hazırlanıyor galiba: "%50
İndirim". Yanında da "Psikoterapi Setinde Kampanya".
M. Naci Bostancı,
"Kuma Yazılanlar" kitabını yazmış. Küresel ısınma
öncesi dönemde yazsaydı herhalde "Buza Yazılanlar" diye
isimlendirirdi.
"Fetvalarla Çağdaş
Hayat" gibi dinsel kitapların arttığını gördük ama
Ateistler için yazılan kitapların artmasına ne demeli. Alain de
Botton tarafından yazılan "Ateistler İçin Din", Joan
Konner tarafından yazılan "Ateistin Kutsal Kitabı", Jack
Huberman tarafından yazılan "Ateist aforizmalar". Bana
Nikola Tesla'nın bir deyişini hatırlattı. Nicola Tesla şu 100
yıl önce elektriğin kablosuz olarak iletilmesini bulduğu
düşünülen ama nasıl yaptığı hala anlaşılamayan mucit. Demiş
ki kutsal kitabı okuyup anlayana ateist, okuyup anlamayana dindar,
okumayana da bağnaz denir.
Zıpır yayınevi
Domingo yayınlamış: küçük insanlardan büyük sorulara Hayli
mühim insanlardan basit cevaplar. Çocuklar sormuş, büyük adamlar
yanıtlamış. Al sana örnekler.. Neden para kullanıyoruz? -
Aslında ben pek kullanamadan uçup gidiyor ya da aslında o mu bizi
kullanıyor acaba? Neden bazıları diğerlerinden daha uzun
boyludur? - Aslında diğerleri bazılarından daha kısa boyludur.
Bu kategoriye koyabileceğim İnkılap Yayınlarının Korsan Kitap
adlı yayını. Elbette maymundan gelmedik ama koyuna gittiğimiz
kesin diye başlamış.
Kartlarınla mucize
yarat kredi kartı ehliyetin var mı? "Tabii ki kredi kartı
kullanmayı biliyoruz. İstediğin yerde limitin kadar alışveriş
yapıyorsun. Taksitlerin de bulunduğu ekstre her ay geliyor, onun da
asgarisini ödeyip kartı kullanmaya devam ediyorsun. Hatta lazım
olduğunda istersen ATM'den nakit bile çekebiliyorsun... Bunda
bilmeyecek ne var?" diyorsanız elinizde tuttuğunuz bu kitap
tam sizin için. Belki son ödeme tarihinizin günü, olması
gerektiği gün değil. Belki limitinizde bir hata var. Belki de
gereğinden fazla kartınız var. Ya da kredi kartı hiç sizin için
değil. Ama elinizde bir plastik patlayıcı istemiyorsanız, bu
kitaptaki bilgilerden bağımsız adım atmayın. İşte her eve
lazım, kritik bilgi ve ipuçları ile dolu Kartlarınla Mucize Yarat
kitabı. Ben müziği çalıyorum, dans etmesi sizden. Hepinizi piste
bekliyorum. Kitapta bunları söyleyen Özlem Denizmen, lisans
Eğitimini Cornell Üniversitesi Endüstri İşletmeciliği bölümünde
tamamlamış, sonra MIT Sloan School of Management'ta MBA yapmış.
Ayrıca, Stanford Üniversitesi'nde Etkileme Teknikleri, GE
Crotonville Merkezinde Liderlik, Harvard Business School'da İleri
Seviye Yönetim programlarını tamamlamış. Çalışma hayatının
temeli Finansal Planlama olan Özlem Denizmen, çalışma hayatına
1994'te Amerika'da Finansal Analist olarak Merrill Lynch Yatırım
Bankası'nda başlamış. Türkiye'deki iş hayatına Garanti
Yatırım'da devam etmiş, 2000 yılından bu yana Doğuş Grubu'nda
Bütçe Planlama ve Strateji Bölüm Başkanlığı görevini icra
etmekteymiş. Ayrıca grup içinde iş geliştirme ve yatırımcı
ilişkileri üzerine çeşitli görevlerde çalışmış. Doğuş
Holding Strateji Bölüm Başkanı, Doğuş Otomotiv Yönetim Kurulu
Üyesi imiş.
Bazı yayınevlerinin
farklı salonlarda birden fazla standları olduğunu gözlemledim.
April Yayınları ikinci standı görevlisine "Jack London çizgi
romanını alacağım. Diğer standınızda yoktu. Oraya da götürün.
O'henry ve Edgar Allen Poe çizgi romanlarını oradan almıştım"
dedim. Evet kitap almayacağım demiştim ama yeğenler için bu
çizgi romanları aldım. Ayrıca Arkeoloji ve Sanat Yayınlarından
Göbekli Tepe, Karatepe, Nemrut ve Hititler boyama kitaplarını da
aldım.
Ayrıntı Yayınları
standının duvarlarında kitap tanıtımları yerine çeşitli
sözler yazılmıştı: "Eğer ılımlılık bir suçsa,
ilgisizlik bir cinayettir. Jack Kerouac"; "Ancak her şeyini
kaybettikten sonra canının istediğini yapmakta özgür olursun.
Chuck Palahniuk"; "Aşk orada öyle, bir kaya gibi, durmaz;
hep yeni baştan, ekmek gibi, yeniden yapılmalıdır. Ursula K.
LeGuin uac". Bunlardan birincisi yayınevinin twitter hesabının
ana sayfasında da yer alıyor.
Saatlerce hiçbir şey
yiyemedim ve içemedim. Kafelerde uzun kuyruklar vardı. Üst kattaki
Sardunya Restoranı görünce hemen gittim. "Çorba nedir?"
diye sordum. "Çin usulü" dedi. "Tamam, getir"
dedim. "Ana yemek ne öneriyorsun?" "Çin usulü
tavuk" dedi. Çin fuar'ın onur konuğu ülkesi olduğu için
yemekler bile onları onurlandıracak şekilde hazırlanmış.
Çorbada noodles, mercimek, soğan ve bolca baharat. Tavuk, KFC'den
alınmış tavuk parçaları kırmızı fasulye, havuç, kabak,
pırasa ve soğanla haşlanmış, pirinç pilavı ve püre ile servis
ediliyor. Yemek gelince "Bu nasıl Çin usulü" dedim
"Pilav çok az, daha fazla olmalıydı."
Yemekten sonra gezdiğim
yeter, biraz da konferanslara bakayım dedim. Banu Avar'ın Remzi
Kitabevi tarafından düzenlenen söyleşiye kafamı uzattım. Banu
Avar, Mustafa Kemal'in Türkçü, solcu ve dindar kesimlerin
desteğini alarak kurtuluş savaşını başlattığını söylüyordu.
İlerleyen dakikalarda katılımcıları hazırladıkları Milli
İrade Bildirisini incelemeye davet etti.
Attila İlhan'a "Attila
Abi, ne yapalım o zaman diye soruyorlar dedim" dedi. Attila
İlhan "Bunlar yurttaşlık bilincini yitirmişler, yurttaş ne
yapılacağını bilir." diye yanıtlamış. Psikolojik
operasyonu anlattı.
Katıldığım diğer
bir etkinlik Everest Yayınlarının düzenlediği Ahmet Telli şiir
dinletisiydi. Şair Bekle Beni şiiriyle başladı. Konstantin
Simanov'dan esinlendiğini, yalnızca sevgi sözcükleri olmadığını,
mücadelemi başarıp geleceğim anlamında yorumlanması gerektiğini
söyledi. Kunduz şiiriyle de akıntıya karşı yüzebilen ve
akıntının gücünü kesen yapılar kurabilen niteliği dolayısıyla
kunduzu konu aldığını söyledi. Kitaplarına girmemiş olan bu
şiirlerinden sonra Gülten Akın'ın iki dizeli şiirini okudu:
Bir roman kadar uzun bu
tümce
Sonra işte yaşlandım
Dizelerden esinlendiği
şiirlerini okudu. Nida şiiriyle sohbeti tamamladı.
Yedinci salonda resim
ve heykeller sergileniyordu. O da ne. Birden şok oldum. Erol
Evgin'in resimleri. Meğer üstat resim yaparmış. Mimar Sinan Güzel
Sanatlar Üniversitesi, Yüksek Mimarlık Fakültesini bitirmiş. Bir
süre de üniversitede ders vermiş. Bedri Rahmi ve Burhan Doğançay
isimlerini bildiğim babalar. Onlarca sanatçının eserleri
sergileniyordu. Ordu Plastik Sanatlar Derneği (OPSAD) sergisi çok
ilginçti. Alper Aydın'ın hareketli çubuklardan oluşan tabloları
çarpıcıydı. Ceren Kerpiç Öztürk'ün polimer kil, strafor köpük
ve akrilik boya kullanılarak yaptığı heykelcikler de çok hoştu.
Ümit Erzurumlu, Düş Yolcusu Sanat Durağı olarak nitelendirdiği
sergisinin girişine "Müzik ve Matematik kardeş, rüzgar ve
gürültü yakın akrabalarsa biz her şeyle akrabayız"
yazmıştı. Gezi olaylarından esinlenilmiş bolca sanat eseri
vardı. "İçine tükürülecek" sanat eserleri de vardı.
Sergi bölümünde de aslan payı onur konuğu Çin'in Çağdaş
Sanatlar sergisiydi. Geleneğin yeniden Doğuşu adlı enstalasyon
çok ilginçti. Gökyüzünde parşömenler ve yeryüzünde yan yana
açık kitaplar vardı. Bilgi veren kişi insanların okuyamadığı
gökyüzündeki kitabı temsil ettiğini söyledi. Veya Çince
aksanlı İngilizcesinden ben öyle anladım.